BALIKESİR’in Savaştepe ilçesinde kuzenler Büşra Karabacak (10) ve Tuğçe Yıldırım’ın (10) 21 Mart 2006’da öldürülmesinden 17 yıl sonra Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar, istinaf mahkemesi tarafından geçtiğimiz Eylül ayında bozuldu. İstinaf mahkemesi tarafından tam kanaat sağlanması için istenen yeni kurul raporu dosyaya sunuldu. Raporda, “DNA içerisinde Ayhan Yakar ve Seyhan Yakar’a ait DNA olduğuna dair güçlü kanıt olarak düşünülmelidir” denildi.
Balıkesir’in Savaştepe ilçesine bağlı kırsal Karacalar mahallesinde 21 Mart 2006 tarihinde okula gitmek için evlerinden ayrılan 10 yaşındaki kuzenler Tuğçe Yıldırım ve Büşra Karabacak isimli kuzenlerin kaybolması üzerine soruşturma başlatıldı. Kuzenlerin kaybolmasının 44’üncü günü olan 3 Mayıs 2006 tarihinde, Savaştepe ilçesi Çamurlu Köyü mezarlığı yakınındaki menfezde Yıldırım ve Karabacak’ın cansız bedenleri bulundu. Maktul çocuklardan alınan doku örnekleri İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildi. Tarafların karşılıklı itirazları ve mahkeme heyetinin takdiriyle 6 adli tıp kurumu tarafından farklı görüşler mahkeme dosyasına girdi.
İSTİNAF BOZDU
2022 Nisan ayında görülen duruşmada sanıklardan S. Y. ve A. Y.’yi 2’şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Yakar kardeşlerin cezaları, iyi hal indirimi uygulanarak 2’şer kez müebbet hapis cezasına çevrildi. Diğer 2 sanık ise beraat etti. Çocuğu hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 15 yıllık zaman aşımı hükmü uygulandı.
Tarafların ve savcının itirazı üzerine geçtiğimiz Eylül ayında istinaf mahkemesi kararı bozdu.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi, Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararı bozdu. Sanıkların aynı vekil avukat tarafından temsil edilmesinin CMK’nın 289/1 maddesine aykırı olduğunu belirten mahkeme, sanık yönünden savunmada zafiyet yarattığı durumlarda, sanıklar arasında menfaat uyuşmazlığı bulunduğunun kabulünün gerektiğini vurguladı. Dava sürecinde 6 farklı adli tıp kurumundan alınan kararların çelişkili olduğunu belirten Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi, tam kanaate varılmasını sağlayacak raporun alınmamasını da çelişkinin giderilmeye çalışılmaması olarak değerlendirdi. Mahkeme, Türkiye çapında genetik biliminde uzman olan ve dosyaya görüş bildirmeyen 5 kişilik yeni heyet tarafından dosyanın incelenmesine hükmetti. Ayrıca çocuğu hürriyetinden yoksun kılma suçundan zaman aşımının 15 yıl yerine, 22 yıl 6 ay olarak değerlendirilmesi istendi.
YENİ RAPOR DOSYAYA SUNULDU
Karar üzerine 5 kişilik bilirkişi heyeti görevlendirildi. Şimdiye kadar dosyaya giren 6 farklı adli tıp kurumu ve bilirkişi görüşlerini değerlendiren heyet, raporunu hazırlayarak, mahkeme heyetine sundu.
Raporda, elde edilen tüm veriler incelenerek yapılan değerlendirmede, Büşra Karabacak’ın tırnak altından elde edilen otozomal STR profilinin sanık A. Y’nin DNA profili ile birebir uyumlu veya birebir uyumsuz tespiti yapılamayacağı belirtildi. 5 kişiden oluşan heyet tarafından imzalanan raporda “Ancak, Y STR analizinin uyumlu olması, Otozomal STR analizinde 15 lokusta 11 uyum sağlanmış olması nedeni ile tespit edilen karışım DNA içerisinde A.Y. ve S. Y.’ye ait DNA olduğuna dair güçlü kanıt olarak düşünülmelidir” denildi.
Ayrıca düzenlenen raporlar arasında yaşanan çelişkinin nedeni olarak ise Büşra Karabacak’a ait tırnak altı materyalinde saptanan Y STR ve Otosomal DNA analizlerinin eksik veriye dayanarak hatalı yorumlanması olarak değerlendirildi. Mevcut raporlar kapsamında, DNA çoğaltılmasında sorun olan ve olası eksik veri içeren STR analizine dayanarak d1şlama yapmak mümkün olmadığı görüşünde birleşildi.
24 MAYIS’A ERTELENDİ
Büşra Karabacak ve Tuğçe Yıldırım ailelerin avukatı İbrahim Erenci, duruşmanın 24 Mayıs’a ertelendiğini ve artık kararın çıkmasını beklediklerini söyledi. Davada 17 yılı geride bıraktıklarını söyleyen Avukat İbrahim Erenci, yaklaşık 11 yıl süren soruşturmanın ardından yargılamanın başladığını belirtti. Bu dosya üzerinde kişisel çabasının olması, bunun övülmesi, alkışlanmasının umurunda olmadığını belirten Erenci, “Burada önemli olan benim yapmam gerekeni devletin yapması gerekirdi. Kolluğuyla jandarmasıyla, polisiyle, yargısıyla. Çocuklarımız katledildikten sonra 17 yıl geçti. Bu bir ömürdür. O tarihte doğan bir çocuk şu anda askere gidebilir. Oy kullanabilir.
Çocuklarımız yaşasaydı şu anda yirmi altı yaşında olacaklardı. Ve bu yaşam hakkının bir insanın elinden alınması, o insana ait her şeyin elinden alınması demektir. Dolayısıyla son derece önemli bir davada bizim beklentilerimiz ile tam olarak örtüşmeyen bir adli tıp raporu geldi. En ağırıma giden ise bu kişilere verilen savunma hakkı kadar, aynı oranda bize söz hakkı verilmedi. Hatta bazen de engellenildi. Bugün dosyaya giren raporda açıkça beyan ediyorlar. Burada değerlendirme hatası yapılmış deniyor. Yani şöyle anlatayım. Halkın anlayacağı biçimde bir tas pirinçle, bir tas bulguru karıştırmışlar. Bunu ayıklamaları gerekiyordu. Üşenmişler, ayıklamamışlar. Uyum yok yani hadise budur. Bugün gelen raporda da değerlendirme hatası vardır. Bunların, bu suçu işledikleri yönünde güçlü kanıt olarak kabul edilmelidir, diyorum. Bize göre rapor trafiği bitti. Sanık vekilleri ne derse desin umurumda değil. Bize göre rapor trafiği bitmiştir. Bundan sonra mahkemenin değerlendirmesi ne olacaksa bekliyoruz. Çünkü tutuksuz sanıkların da bu eyleme katıldığı ve ayrıca şu anda gaip olan bir şüpheli daha olduğu ve bunun da sanıklar tarafından bilindiğini biliyoruz” dedi.
Karabacak ve Yıldırım aileleri için gönüllü olarak dava sürecine takip eden Sil Baştan Kadına Yönelik Şiddet ve Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği tarafından yapılan açıklamada da, davanın bir an önce sonuçlanarak, 17 yıldır gözü yaşlı olan ailelerin, suçluların cezasını çektiklerini görerek, bir nebze de olsa yüreklerini su serpilmesini beklediklerini belirtti. (Melike ÇELİK)