Dr. Tan: Milli ürün kullanımı salgının önüne geçer
ULUSAL Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Kurucu Başkanı ve İcra Direktörü Dr. Mustafa Tan, Güney Amerika’dan başlayıp İtalya, İspanya ve Portekiz’e yayılan zeytin bakteriyel yanıklığı salgını riskine karşı, ithalata dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Tan, “Türkiye kendi yerli milli ürünleriyle tarımsal bakımdan kendine yeten ülkelerdendir. Her karış toprağı tarımda değerlendirmek, kaçınılmaz olmalıdır. Biz bize yeteriz. Üretim varsa, hayat var. Milli ve yerli ürün kullanımı salgının önüne geçer” dedi.
Son günlerde tarım ürünlerinde kurumaya neden olan zeytin bakteriyel yanıklığı salgını gündeme geldi. İlk incelemelerde Güney Amerika’da bulunan kahve ağaçlarından yayıldığı ortaya çıkan ve cüzzama benzetilen hastalık İtalya, İspanya ve Portekiz görülmeye başlandı. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) ile Tarım ve Orman Bakanlığı da hastalıkla ilgili önlemleri almaya başladı. Türkiye’nin kendi yerli milli ürünleriyle kendine yeten bir ülke olduğuna dikkat çeken UZZK Kurucu Başkanı ve İcra Direktörü Dr. Mustafa Tan, hastalığın seyri ve alınabilecek önlemler hakkında bilgi verdi.
Dr. Mustafa Tan, “Son günlerde basında ve medyada zeytin cüzzamı, vebası adlarıyla anılan, zeytinde kurumaya neden olan ve üreticimizi tedirgin eden bir hastalıktan söz ediliyor. Öncelikle bunun veba veya cüzzam olmadığını söyleyebiliriz. Bunun bilimsel adı zeytin bakteriyel yanıklığıdır. Bu hastalık, kahve ağacı ithalatıyla İtalya’ya gitmiştir ve oradan da diğer Akdeniz ülkelerine yayılmaktadır. Özellikle İtalya’da oldukça büyük zeytin alanlarında kuruma vakalarına rastlıyoruz ve İtalyanlar bu konuda çok tedirgin. Önümüzdeki yıllarda zeytin üretimlerinin çok büyük sekteye uğrayabileceği, hatta eskiden kalan bu ağaçların tamamen yok olabileceği endişelerini taşıyorlar. Bu aslında bilinmeyen bir hastalık değildir. Birçok bitkide vardır. 300 tane bitkide bu hastalığa rastlanıyor. Örneğin bademde kloroz, turunçgillerde yaprak yanıklığı ismiyle anılır. Zeytinde de zeytin bakteriyel hastalığıdır. Çok şükür ki şu anda Türkiye’de henüz bu vaka yoktur” dedi.
‘KARANTİNA GEREKTİREN BİR HASTALIK’
Türkiye’de hastalığın görülmediğini, ancak karantina gerektiren hastalık çeşitlerinden olduğunu vurgulayan Dr. Tan, hastalıkla ilgili tebliğ hazırlığında olduklarını söyledi. Dr. Tan, “Tarım ve Orman Bakanlığı, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi, Bornova Zeytincilik Enstitüsü ve diğer zirai mücadele araştırma enstitüleri bu konuda gerekli incelemeleri yürütüyor ve hastalık gelmeden önce gerekli önlemleri almak üzere de bu konuda tebliğ hazırlığı içindeyiz. Türkiye’de bize ulaşan bir vaka yok. Ancak bu tıpkı koronavirüs de olduğu gibi bir salgın hastalık halinde olabilir ve karantina gerektiren bir hastalıktır. Bu bir bakteridir. Sokucu ve emici ağız tipine sahip böcekler tarafından bulaştırılır. Bu hastalığın görüldüğü yerlerde aynı zamanda zeytin sarı ağaç kurduna da rastlanmaktadır” diye konuştu.
‘İTHALATTA DİKKATLİ OLUNMALI’
Hastalığın Türkiye’ye ithal edilecek fidanlarla girebileceğini söyleyen Dr. Mustafa Tan, ithalat konusunda da temkinli olunması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’nin zeytinciliğin anavatanı olduğunu vurgulayan Dr. Tan, “Anadolu zeytin ağacının anavatanıdır. Dolayısıyla anavatanında her zaman daha güçlü ağaçlar bulunuyor. Türkiye zaten zeytin ağacının gen merkezidir. Birçok badire atlatmış, binlerce yıldır burada çeşitli hastalıklara maruz kalmış, çeşitli savaşlar, olağanüstü iklim koşullarına maruz kalmış ağaçlarımızdır. Bu güçlü ağaçlardan daha fazla yararlanmak ve bunlardan fidan öğretmek en önemli önlemlerin başındadır. Özellikle zeytin fidanı getirirken ki bunu zaten istemiyoruz, bu hastalığın da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Son yıllarda bu işin fidan ticaretini yapan çok uluslu şirketler, ülkemizde bu fidanları sokmak için mücadele vermektedir. Çünkü çok kolay klonal üretmekte ve ona göre satmaktadırlar. Bu sadece zeytinden değil, aynı zamanda ithal edilen 300 kalem üründen de ülkemize yerleşebilir. Dolayısıyla karantina tedbirleri çerçevesinde kontrollerinin devletimizce hassasiyetle yapılmasında yarar görüyoruz” dedi.
‘ÜRETİCİ PANİKLEMEDEN AŞIRI UYGULAMDAN VAZGEÇMELİDİR’
Zeytin bakteriyel yanıklığı salgınına karşı alınabilecek önlemler hakkında bilgi veren Dr. Mustafa Tan, şunları söyledi:
“Öncelikle üreticilerimiz paniklememeli. Aşırı sulama ve gübrelemeden vazgeçilmedir. Toprak analizine göre gübreleme, vahşi sulama dediğimiz salma sulama yerine, damlama sulama yapılmasıdır. Sulanmayan yerlerde bu hastalık çok fazla görünmüyor. Budama yapılırken herhangi bir hastalıklı bahçeden hastalık gelebilir. Mümkün olduğu kadar bir ağaçtan bir ağaca geçerken veya bir bahçeden bir bahçeye geçerken budama aletleri çamaşır suyuyla veya yüzde beşlik göztaşı eriyiği ile yıkanmalı, silinmelidir. Toprak işlemede çok derin sürümlerden kaçınmalıyız. Şu an için ülkemizde korkulacak bir durum yok. Tabii ki benzetmeler içinde bulunduğumuz günlerde koronavirüse benzetilse de bu bir bakteridir. Dolayısıyla bunun önlemlerini ülke olarak İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de yaşanan kötü örneklerden de ilham alarak alıyoruz ve bakanlık ile birlikte gerekli çalışmaları yapıyoruz. Özellikle bu ülkelerden fidan ithalatının cezbedici yanı yoktur. Türkiye kendi yerli milli ürünleriyle kendine yeten, tarımsal bakımdan kendine yeten ülkelerdendir. Bu özentiden ve bu gereklilikten ayrılarak Türkiye’deki her karış toprağa zeytin dikmek, diğer ürünleri dikmek kaçınılmaz olmalıdır. Biz bize yeteriz. Üretim varsa hayat var. Milli ve yerli ürün kullanımı salgının önüne geçer.”
DİKER: HASTALIK TÜRKİYE’DE YOK
Edremit Ziraat Odası Başkanı Ali Yılmaz Diker de, hastalık hakkında şu bilgileri verdi:
“Son yıllarda dünyada zeytincilik sektöründe görülen ve zeytin ağacını komple kurutarak ölümüne sebep olan bir hastalık gündeme gelmekte. Bu hastalık son günlerde tekrar gündeme geldi, ancak yeni bir hastalık değil. İlk olarak da 2013 yılında İtalya’da sınırlı kalmışken, şimdi Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelerde de görülmeye başladı. Yapılan araştırmalarda Güney Amerika’daki kahve ağaçlarından ortaya çıktığı anlaşılmıştı. Kahve ağaçlarının Avrupa’ya gelmesiyle bu hastalık yayılmıştır. Sevindirici olan yönü ise bu hastalığın ülkemizde bulunmamasıdır.”